Lykia Tarihi’nin en eski ve güçlü şehirlerinden biri olan Tlos, Xanthos vadisinde yer alır. Saklıkent’ten’den arabayla 15 dakika kadar sürmektedir. Ayrıca günübirlik servisler de yapılmaktadır.
Hitit tabletlerinde MÖ 14. yy ‘da Dalawa (Talawa, Tlos) adlı bir şehirden bahsedilir. Tlos, Xanthos ve Pınara şehirlerinde yaşayan insanlar kendilerini “Tremilae’nin çocukları” olarak benimserler ve Tremile ve nymph Praxidike’nin birleşmesi sonucu oluşan nesilden geldiklerini belirtirler. Bu ve burada MÖ 2000 ‘ne tarihlenen bronzdan yapılmış bir balta bulunması, Tlos şehrinin uzun bir geçmişe sahip olduğunu gösterir.
Kentin tarihinin I. binin ilk yarısına ait kısmı hakkında fazla bilgimiz yoktur. MÖ 7. yy’da Lykia’nın egemenliğine girdiği sanılır. MÖ 6. yy’da Persler tarafından işgali sırasında Harpagos tarafından zaptedilir, aynı zamanda zaptedilen Xanthos’un tahrib edilmesine rağmen Tlos’a zarar verilmemiştir.
MÖ 4.yy’ın ilk yarısında Limyra Beyi Perikles tarafından kontrol edilmek istendiği bilinir ancak Telmessus’un karşı çıkmasıyla kent Perikles’in hakimiyeti altına girmez.. Aynı tarihlerde Halikarnassos’un satrabı Mousoles ve ardılı Artemisia ve Piksodaros zamanında Lykia bölgesinin kuzeybatısı Halikarnassos satraplığı kontrolündedir.
Şehir İskenderin Asya seferi ile Pers egemenliğinden kurtulur. MÖ 287’de kısa süreli olarak Seleukos Krallığının yönetimine giren Tlos, 280’lerde Ptolemaios Krallığı tarafından alınır. MÖ 190-187 yılları arasında Seleukosların bölgeye tekrar gelmesiyle Magnesia Savaşı olmuş ve sonraki Apameia Barışıyla Tlos Rhodos kontrolüne girmiştir. Rhodos yönetiminin ağırlığı ve baskısı yüzünden Telmessus’un önderliğinde Karia ve Lykia şehirleri Roma senatosuna şikayette bulunmuş ve Tlos Rhodos egemenliğinden kurtulmuştur.
MÖ 2. yy’ın ortalarında Xanthos’un önderlik ettiği Pınara, Patara ve Myra’nın da olduğu bir Lykia birliği kurulmuştur. Tlos, Likya Birliğinde üç oy hakkına sahip altı Lykia şehrinden biri olmuştur. Bundan sonra, kurulmuş olan birliğe rağmen Tlos ve tüm Batı Anadolu şehirleri Roma Senatosu kararıyla Bergama Krallığına bırakılmıştır.
MÖ 1. yy’da I. Pax Romana Döneminde şehirde imar faaliyetlerine ağırlık verilir. MS 141 yılındaki depremden sonra Rhodiapolisli Opiamonas, Rhodiapolis’teki kitabelere göre Tlos’ta bir hamam, iki tapınak yaptırmış ve tiyaroyu onartıp şehre para yardımında bulunmuştur.Başka bir Lykia’lı zengin olan Oenianda’lı Licinnius Langus şehre 50000 denar bağışlamıştır. Daha sonra Bizans döneminde de çeşitli imar faaliyetleri gören Tlos bu zamana kadar iki büyük depremle zarar görmüştür.
MS 19. yy ‘a ait akropolün üstündeki son kalıntılar ise Osmanlı’nın zaafından yararlanıp bölgeden haraç toplayan Kanlı Ali Ağa isimli bir derebeyinin kalesine aittir.
Şehrin Mimarisi
En eski dönemden , Bizans Dönemine kadar Tlos’ta surla kaplanmış şehir alanı kayalık tepenin batısında yer almıştır. Tepenin en yüksek bölgesinde surların Kuzeydoğusunda Akropol yer almaktadır. Bugün bir Türk kalesinin kalıntıları akropolün yerinde görülmektedir. Akropolün en yüksek kısmında ise Kanlı Ali Ağa’nın oturduğu yerler ve kışlalar bulunmaktadır. Kalenin duvarlarının temelleri, eski Tlos surlarının temelleri ile aynı yerdedir. Bu bize eski sur yapısının günümüzdeki kalenin sur yapısıyla aynı olduğunu gösterir. Kalenin kayalık tarafında, kayaya oyulmuş yapılar bulunmaktadır.
Tipik Bizans ve Roma şehirlerinde olduğu gibi Lykia yerleşiminin, platonun surlu kısmının güney ve batı eğimlerinde toplandığı görülür. Bu eğimli arazide büyük sarnıçlar ve kayalara oyulmuş yapıların arka duvarları görülür. Roma devri dört köşeli kireç taşlarından yapılmış sur duvarı iyi korunmuştur ve bu Lykia duvarının tamamlayıcısı niteliğindedir.
Surların Güneybatısında MÖ 2. YY’dan kalma bir şehir kapısı vardır. Şehir kapısı İki tarafta bulunan büyük kulelerle korunmuştur ve kapının önündeki iki kule ve güçlü bir duvar ile daha da güçlendirilmiştir. Orjinal yapı günümüze kadar kalmamıştır.
Tlos’un Stadyum (Stadium)’u Tepenin eteğinde, doğu taraftadır. Bu Roma yapısında oturulan yerler günümüze kadar kalmıştır. Granit sütunların bulunmasından , Şehrin kuzey tarafında sütünlu bir Portiko’nun (sütunlarla çevrili üstü kapalı hol) olduğu sanılmaktadır. 150 m uzunluğundaki uzun hol’ün kuzey yarısında 3 paralel yol vardır ve merkezde olan yol en genişleridir. Bu yapıda daha birçok bölümler vardır ancak yapının işlevi kesin olarak bilinmemektedir.
Bu holün güney tarafında iki tane hamam yapısı görülür. Küçük olan hamam holün güney kısmı ile yan yanadır. Küçük hamamın en kuzeyindeki yapı Caldarium’dur. Büyük hamam ise bitişik üç adet aynı büyüklükteki odalardan oluşur. Yapının batı kısmındaki bölümünde MÖ 2. yy’a tarihlenen bir Exedra (heykel konulmak veya oturmak için kendisinden büyük yapılara eklenen mimari öğe) bulunmaktadır.
Küçük hamamın kuzeyinde bir Paleastra bulunmaktadır, ve bununda batısında Bizans kilisesi kalıntılarına rastlanmıştır.
Büyük hamam ile Bizans kilisesi arasında imparatorluk zamanına tarihlenen bir tapınak yer alır.
Daha batıda ise 80*80 m. büyüklükte agora olması muhtemel bir yapı vardır. Bu Agoradan sonra da Roma tiyatrosu yer alır. 34 sıra oturma yeri olan tiyatro tek diazomalıdır. Hala bütün ihtişamıyla ayaktadır. Tiyatronun kuzeybatısında ise bir başka tapınak vardır.
Nekropol :
Akropolün bulunduğu tepenin kuzey ve batı taraflarında Lykia tipi kaya mezarları bulunmaktadır. En dikkati çeken yapı ise kabartmalı tapınak mezardır. Bu kabartmada panterler, atlar ve Pegasus’un üstündeki Bellerophon, chimaera’yı öldürürken tasvir edilmiştir. Kaya mezarın üstünde biri sahte diğerleri gerçek üç kapı bulunur. Bu tapınakla ve Bellorophon’la ilgili bir efsanede bulunmaktadır.