Saklıkent’e 25 km uzaklıkta olup yaklaşık 40 dakikadır. Fethiye Kaş arasında Kınık Ovası’nın batısını kapayan dağların yamacındaki antik kentin Lykia dilindeki ismi Pinale olup yuvarlak anlamına gelir ve bunun Pınara’nın gerisindeki yuvarlakça, yüzü yüzlerce kuş yuvası türümdeki dikdörtgen mezarlarla dolu minareye benzeyen dik kayalıktan ileri gelmesi olasıdır (Bayburtluoğlu). İsminin anlamını öğrendiğimiz Xanthos’lu Menekrates’e göre şehri Xanthos’lu kolonistler kurmuştur. Tarihi hakkında fazla bilgimizin olmadığı kent, Arrianos’a göre direniş göstermeden İskender’e kapılarını açan şehirlerdendir. Üç oy hakkına sahip altı şehirden biri olan Pınara’nın Birlik türü sikkelerinde Lykion ve Pi yazısı bulunmaktadır.
Pınara’nın ismi ilk olarak karşımıza M.Ö. 5. yy’da çıkar ve M.Ö. 4.yy’da Tlos’lu göçmenlerle kent halkının ilişkide olduğu anlatılır ve Perikles tarafından işgal edildiği bilinir.
Kentin Karia satrapıyla ilişkide olduğu ve Piskodaros isminin yazıtlarda olduğu ele geçen çift dilli kitabe aracılığıyla öğrenilir. M.Ö. 3.yy’da önce Selevkos, sonra da bir asır Ptolemaios yönetimine girer. Magnesia savaşı ve Aparmeia barışı sonrası Batı Karia ile beraber Rodos yönetimine girdiğini belgelerden anlarız. İskender’in ölümünden sonra Bergama Krallığı’nın vasiyeti ile Roma topraklarına katılarak Roma kenti haline gelir.
M.Ö. 1.yy’da hem Mare Pamphylum denen Antalya Körfezi’ndeki korsanlığı durdurmak, hem de Anadolu’da kargaşayı durdurmak için Manlius Vulso’nun seferinin ardından Zenikites ortadan kaldırılır; Anadolu da Roma’ya bağlanır. İçerde kaldığı için, Caesar’ın öldürülmesi sonucu dağılan Trium Via’nın ardından fazla hasar görmeden çekişmeleri atlatır. M.S. 141’deki depremden sonra 5 Ağustos 240’taki depremden ağır yaralar alır. Gizli yerlerinin çokluğu nedeniyle erken Hristiyanlık Dönemi’nde saklanma yeri olarak kullanılmıştır. Şehrin M.S. 9.yy’a dek yaşamını sürdürüp bir piskoposluk merkezi konumuna gelmiştir.
Kalıntılar:
1.Şehre ismini veren, Lykia ve Bizans’ta iskan edilen kesim,
2.İkinci akropol denebilecek teras üstündeki ana yerleşim yeri,
3.Tiyatronun olduğu nekropol alanları.
Şehrin doğu yüzünde güvercin yuvası şeklindeki mezarın bulunduğu kayalığın tepesi şehrin akropolisini oluşturur. Akropole güney tarafındaki yer yer görülebilen kayaya oyulmuş merdivenli yol ile çıkılır. Burada benzerleri Arykanda’da bulunan Lykia türü yapı kalıntıları ve moloz taştan ufak bir şapel vardır.Akropol batıdan doğuya eğimlidir. Etrafı surla çevrili akropol şehrin ilk yerleşme yeri olarak düşünülmektedir. Doğu tarafı Bizans çağı yerleşimi gösterir; bu kısım da surla çevrilidir. Akropolün doğu eteği önündeki kayalığın oluşturduğu terasta kentin özel ve resmi yapılarının çoğu toplanmıştır.Kentin girişinde Limyra’daki gibi kapı yer alır.
Güney kesimde odeon, düzlükte agora, agoranın köşelerinde de Tlos’taki gibi birer sütun vardır. Odeonun otuma sıraları 240 depreminden etkilenmiş. Girişi doğu yönündeki üç kapı ile olan odeonun orkestra yönünde ve tam ortaya isabet eden bir kapısı daha vardır. Bu kapıyla agoraya geçilebilir. Agora iki kayalığın arasındaki düzlükta yer alır ve batı yönündeki duvarlarıyla sütun yerlerini belirlemek olasıdır. Kuzey yönde ise tapınak olduğu düşünülen 6×8 sütunlu mabede ulaşılır. Yapının plan şekli ve çevredeki mimari kalıntıları Roma devri kalıntısı olduğunu göstermektedir. Bu yapının tam batısında kayalığın üzerinde etrafı bir temenosla çevrili alanda podyumlu mabet veya mezar binası stylobat seviyesine dek ayaktadır.
Terasın doğusunda Pınara beyinin sarayının temelleri görülür. Doğuya eğimli kesimde ‘caldariumu apsidal’ bitişli M.Ö. 2.yy’dan kalma hamama rastlanır. Lahitler ya da değişik mezarlar hem kent içinde hem de ana yapıların yanında görülebilir. Çoğu, ikinci akropol denen kayalığın doğu yüzünde, kente su sağlayan kanalların arasındadır. Bazıları yazı ve kabartmalıdır. Biri, kentin tasvirini sur, mezar ve burçlarıyla verir. İkinci akropol olarak nitelenen kesim kuzey-doğu köşedeki rampadan veye podyumlu mabet ya da mezar binasının güneyinde yer alan merdivenli girişten gezilmeğe başlanmalıdır. İkinci akropoldeki kalıntıların çoğu Roma Çağı’ndandır. Telmessos’taki gibi mabet fasadlı kaya mezarları vardır.
Şehirle karşı karşıya bulunan doğu kayalıkta yüzü batıya dönük iyi korunmuş Grek tarzı tiyatrosu mevcuttur. Arykanda, Kadyanda tiyatrolarına benzerliği, 141 depreminden hasar görmeyişi ve bazı teknik özellikleri M.S. 2.yy’da yapıldığını düşünmemizi mümkün kılar. Gotik alınlıklı, ahşap hatıllarıyla 4.yy’dan kalma kaya mezarları seyrek olsa da Arykanda veya Limyra’daki gibi basamaklı ateş altarları vardır.